GÖKYÜZÜ BENİM MİDİR?
İstanbul-Batman Uçağı, Gökyüzünün Saçağında
18:10, 6 Haziran 21
"Her nerede olursam olayım gökyüzü benimdir"
Bulunduğum yerden elimi uzatsam göğe değer mi? Gövdemle birlikte göğün içinden geçiyor olmanın tarifini sözlüklerde bulabilir miyim? Masmavi göğün serin boşluğunda gövdemle birlikte salınıyor olmayı lezzet gurmelerinden hangi biri anlatabilir? Ya gözün aldığı lezzeti ve ondan nemalanan ruhumun? Yerden gözümün görebileceği kadar yüksekteyim. Gözlerim arzın üstünde bitiveren her eşyaya çarpıyor. Önce şehrin insanlarına, ordan oraya hep hareket halindeymişçesine taşıtlarına, blok blok binalarına, tek tük müstakil evlerin çatılarına, sokaklarını birbirine bağlayan caddelerine ve o caddeleri buluşturan meydanlarına. Fabrika dumanından, kulelerin tepesine konulan sembolik armalara. Oradan şehrin genişçe uzanan giriş ve çıkış yollarına. Şehrin son evlerinden hemen sonra biten tarlalarına, küme küme ağaçlarına, uzaktan seçilen sığ iğde, çam, ardıç, her çeşit bitki türünden ağacın buluştuğu ormanlarına. Ta en uzaktan seçilinceye dek izliyorum bu manzarayı. Gittikçe küçülen insanlar, kımıl kımıl karıncaları andıran taşıtlar, karton kutucuklar gibi evler, incecik ip gibi sokaklar, su arkına dönüşen caddeler, nihayet koca koca şehirler ve arzın büyük kara parçaları. Kıvrım kıvrım dağların üzerinden geçiyorum şimdi. Dağların arasını dolduran barajlardan. Geniş bir alanı dolduran çizgi çizgi yeryüzü. Tıpkı avuç içim gibi. Avucumun içine bakıyorum. Irkımın hikayesini okuyorum. Kafile kafile kervanlar, akıncı atlılar, savaş bezirganı ulaklar geçiyor gözümün önünden. Tam boğazlarından oklanan kurbanlar görüyorum. Düz bir açıklıkta karşı karşıya gelen iki ordu hizalanıyor. Yük taşıyan develer, kağnıları çeken kadınlar, evler ve yollar yontan nasırlı eller. Adeta Tanrım, sen çok kaba yarattın, gör, bak nasıl da ehlileştiriyorum ben edasında dağlar delip yol yapan, sıra sıra tarlalar açan ve o tarlaları parsel parsel birbirinden ayırıp onları yumuşak yumuşak dövüp biçen kardeşlerimi görüyorum. Onlar da benim gibi anlayabilmişler midir bu çabalarıyla ne kadar komik olduklarını? Küçücük cüsseli bu yaratığın bu kibri karşısında arşa istiva eden de tıpkı benim gibi bıyık altından gülümsüyor mudur? Dudağının kıvrımında o hinlik birikiyor mudur? Şu yerden bakınca o kadar çok manzara geçiyor ki gözlerimin önünden. Çeşit çeşit, her telden görüntü delip geçiyor gözlerimi. Yüreğimde duygunun her çeşidi birikiyor. Alaycı bir histen, kahır dolu bir öfkeye dek her rengini tadıyorum böylece. En sonunda ise gördüğüm ve yaşadığım her şeyin muvakkat olduğu gerçeğiyle buluşuyorum tüm düşünme temrinlerimde olduğu gibi. Hülasa. İşte şimdi dönüş yolundayım. Dün Zeytinburnu'na geçtim. Klinikte Nizamettin Hoca bizzat ilgilendi dişlerimle. Güzelce temizledi. Bir hayli tortu ve kireç birikmiş dişlerimde. Önce alt dudağımı uyuşturdu tüm çenemle. Diş sinirlerime giden tüm kanallar temizlikten sonra açıldığından bir hayli hassaslaştı. Daha keskin hissediyorum sıcağı, soğuğu ve yiyip içtiğim her şeyin tadını. Bir süre böyle devam edecek anlaşılan. Dilimin ucunu her değdirdiğimde alt ön dişlerimi blok blok hissediyorum. Fresh oldu dişlerim bir görsen. Oradan eve geçtik. Annen sarma sarmıştı bize. Şimdiyse gökyüzündeyim. Nihayet Batman göründü. Saat 19:30. İnişe geçtik. Bu şehri üç kere seviyorum. Bir kere seni bana verdi diye. Bu kısa süreli ayrılıkta ben en çok da gözlerini özledim sevgilim. Gözlerin benim midir?
Yorumlar
Yorum Gönder