KALBİM VE SEN

I

Evvel selamdan sonra, 

Ölümler uzak oldukça hissetmesi de o derece hafifliyor. Bu, elbette yeryüzündeki tüm acılar için böyle. Her gün yazacak birikiyorum. Ne var ki her taşma anında oturup yazmadığımdan, nöbet geçince unutuyorum. Aslında o an yazmak gerek. Şimdi yine bir taşma haliyle karşı karşıya kaldım. Oturdum ve yazmaya niyetlendim. Sonra aklıma daha önceki taşmalarım geldi ve aklım karıştı. Şimdi neresinden başlamalı kestiremiyorum. 

Evet, ölüm uzaktan olunca insan kalbinde ona karşı bir hissizlik duyuyor. Sanki gerçek değilmiş gibi. Öyle bir hadise yokmuş ve sanki bir sinema filminin bir sahnesini izliyormuşsun. Evet, o an belki ölüm dehşetine uyanıyorsun lakin bütün o an geçecek, figüranlar yeniden canlanacak ve sahne sona erecek. Az evvel yine twitter'da dolaşımdayken bir kadının cansız bedeniyle karşılaştım. Kadının bedeninden boşalan kan küçük bir gölete dönüşmüştü. Uzaktan görüyorum bunu. Kadın, vurularak ölmüş. öldürülmüş. Gerekçesinin  bizler için bir önemi yok şu an için. O an kalbimde işittiğim tek his: hiçlik! Bu konuda çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Tekrar  etmek dahi anlamsız. Hissizliğin nedeni insani dezanformasyona uğramış olmak kadar çaresizlik de. Çaremiz yok. Dua çare olabilir mi? Olabilirse kime olabilir? Kendimize mi? Kalbimizi kurtarmak için üzülmeli ve acı çekmeli mi? Ya üzülemiyor ve acı hissi oluşmuyorsa içimizde? En azında -muş gibi mi yapmalıyız yoksa? Bunların hiçbirine kendimi tatmin edecek kadar cevabım yok. Tek kaçış yolu buluyorum tümü için: Tanrı'nın varlığı! Tanrı adaleti!  Tanrı adalet edecek midir?  Ona bakılırsa bu, onun  ahdidir. Dileyelim doğru olsun.  Doğru olması için yalvaralım. Eğer varsa ve gözlerden sakınıyorsa kendini yalvaralım kalbimize aydınlansın. Zira aksi takdirde değil sadece kalbimizi her şeyimizi, insaniyetimizle birlikte kaybedeceğiz. 

II

İyi ki varsın! İyi ki hayatımdasın! İyi ki dahil oldun dünyama! Ve iyi ki ortak oldun yazgıma! Ne diyorum biliyor musun; eğer sen olmamış olsaydın, evlenebileceğimi yahut evlilikten bu kadar zevk alabileceğimi sanmıyorum. Zira sen tüm çizgilerden arısın. Hiçbir bağa gelmez ruhun, her an için harikuladeliklerle dolu. Ve biliyorum gözlerinin ve bedeninin ardında gördüklerimden fazlası var. Şu an ne istiyorum biliyor musun? el an, şu an. Bir an evvel tüm prosedürlerin bitmesini ve ona varmayı. Vaddettiklerine ulaşmayı arzuluyorum. İlla cennet değil istediğim. Dünyanın dışında ne olursa! İnanıyorum ki eğer ölüm perdesi kalkarsa hakikat apaçık gözlerimize görünecek. O an tatmin olacağız. Secde ne ki! Keşke bir an önce tüm bunlar bitse ve biz sahneden insek? Yoksa hazırlık mıdır yaşam diye düşünmüyor değilim. İnsan yaşamalı belki de. Belki de tatmalıdır tüm sıkıntıları ve bayağılıkları. Başına gelmedik halt kalmamalıdır. Bilmiyorum, belki. 

III

Baba olmak çok ağır yük. Her geçen gün daha derinden hissediyorum. Derinlik bende zaafa dönüşmüş. Yüzüne her baktığımda onların, biraz daha acı çekiyorum. Çok şükür. Bir hastalık veya başkaca bir sıkıntı içerisinde değiller. Elhamdulillah. Yine de dayanamıyorum. Hayatın ve insanların onları kirleteceği gerçeğine dayanamıyorum. Bazen diyorum. Bir dağ başına gidip yuvamı kurayım. Herkesten ve her şeyden uzakta bir hayat. Tıpkı Orta Asya'nın derinliklerinde dağ başlarına klubelerini dikip tabiatla birleşen keşişler gibi. Ben ve çocuklarım. Bir de sen. Ne bir insan sesi ne de hayatın herhangi bir saçmalığı yakamıza yapışmasın. İki T ile yaşayalım. Ta ölene kadar. Sonra bütün bu düşünceler gözümde adeta bir ütopik bir hayale dönüşüyor. Uzaklaşıyorlar. Ta küçücük olup gözlerimden düşene kadar. 

IV

Sanırım dünyanın tüm saçmalıklarından gün geçtikçe bıkıyorum. Sonradan devam etmek üzere şimdilik bu cümleyi başlık niyetine burada bırakayım. 




Yorumlar

Popüler Yayınlar