ÖLÜMNÂME


I

Ölüm nefes almamakla vuku bulan bir hadise değildir. Ölüm bedenin damarlarında artık o sıcak kanın akmaktan vazgeçmesi hiç değildir. Ölüm kalbin durması, gözün kararması, şuurun gitmesi, tenin soğuması.. Bunların hiçbiri değildir. Ölüm kelimenin en anlamlı ifadesiyle ruhun artık hissetmemesidir. Soluduğu havayı, içtiği suyu, dokunduğu eli, yediği nimetin tadını, bakma lezzetini, duyma şehvetini, ağlamanın derinliğini, mutluluğun rengini, hüznün şefkatli kollarını, kederlenen yüreğin çarpıntısını, bir çocuğun gözlerinde biten masum bağlılığı, bir babanın ve bir kadının merhametini, hiç karşılıksız sevmeyi, feda olma duygusunu, kalbin diğergamlığa atan yanını, sadakatin ketum yüzünü, dürüstçe adanışın sinesindeki sıcaklığı, zihnin inançla çepeçevre sarılışını, içindeki adamlığı, acıyı, korkuyu, kaygıyı, endişeyi, içinin cennetlerine uzanan derin sızıyı, alnında yaşlılık ve olgunluk alameti anlamlı çizgilerin varlığını, saçlarına dökülen kar tanelerindeki vakarı, tatmin makamındaki kulun tevekkül ve rıza dolu terennümlerini, ibadet ve duanın zevkini, acz ve fakr içinde olmanın güven veren yönünü, teslim olmanın rahatlığını... İnsanın artık bütün bunları hissetmemesidir asıl ölüm. Elbette bu zinciri uzatmak mümkün. Hülasa ifadesini bulacaksa eğer ölüm, insanın varlığına ve varlığa karşı hissizleşmesidir. Şimdi bütün bunları düşününce acı hakikat o kadar çarpıcı bir şekilde canlanıyor ki gözlerimin önünde. Her şey tüm libasından soyunuk olarak karşımda. Korkuyor muyum? Endişe mi ediyorum? Yoksa aşağılık bir acınma hissi içerisinde miyim? Ne yazık ki hiçbiri. İşte ürkütücü olan tam olarak bu. Bahsettiğim şeyin eksik vücud bulmuş hali gibiyim. Hala bir yerlerimde yaşam belirtisi olan sıcaklığı hissetmiyor değilim. Peki ama bu umutlanmaya yeter mi? 

II

İğreti.  Bulunduğum hali tasvir eden en doğru kelime. Varlık içinde varlığımı iğreti hissediyorum. Evet hissedebiliyorum. Bu his yaşama dair bir canlılığın varlığına delalet eder mi? Bedenimden çıkıp gözünden kendime dönüp bakınca hiç abartısız bu hisse kapılıyorum. Öyle fazlalık ve öyle eğreti görüyorum ki. Bu duyguyu ne ile izah edebilirim bilmiyorum. Öyle ki bazan yok olmam gerektiğini fısıldıyorum kulağıma. Tez elden toz ol. Zerrelerine bölün ve yeryüzünde de durma. Uzayın derinliklerine dağıl. Her bir zerren bir yana savrulsun. Hatta o zerren ola ki uzaydaki bir cisme yapışacak olsa o cismin görünür tarafında kalmasın. Mümkünse onun karnına yol alsın. Ki sana dair hiçbir şeye rastlamasın bu kadın. Öyle bir kudretim olsaydı önce zihninde bana dair ne varsa söküp alırdım. Onu avucumun içinde un ufak edip yutardım. Sonra da kendimi patlatır gözünle göremeyeceğin zerrelerimin her birini, uzayda uğrama ihtimalinin sonsuza dek mümkün olmayacağı galaksilere savururdum.

14:18|14 Ağustos 2019

Yorumlar

Popüler Yayınlar